2012. Sanki 15 yaşında olduğumuz 20. yüz yıl daha güzeldi. Bir kitap üzerinde can çekiştirirken, kitabın safhaları çok sıkıntılı ilerliyor. Konunun tamamı hazır fakat yazması gerçekten çok zahmetli ve yazarken büyük bir titizlikle yazıyor, özeniyorum. Bu durum kesinlikle işimi daha da zorlaştırıyor. Acaba 17. yüzyıldaki yazarların kaçta kaçı günümüzde kitap yazma gereksinimine girer veya kendi dönemlerinde ki yazdıkları başarı kıstasında ürün ortaya koyabilirdi. Belki “sadece yazı” merkezli kitap çalışmalarının dönemi bitmiştir.

Hangi kitap bir filmdeki gibi görsel, işitsel ve zihinsel olarak insanları okşayabilir ki? İşte bunu sorguladığım şu süreçlerde yazı üslübundan konu ilerleyişi ve okudukları bir sayfada bile okuyucuların dikkatlerinin dağılmasını arzulamıyorum.

Bu roman çalışmasının konu itibariyle biraz kolay seçtim. Bilimkurgu roman yazması esasında çok kolay. Birşeyler salla, zaten bilimkurgu =) Fakat öyle değil. Her ne kadar bilimkurgu roman olsada sadece %10’luk bir kısımı bilimkurgu olduğunu belirtmem zor olmazdı. İçinde çok güçlü ve gerçek bir aşk var.

Aşk.

İlk defa gördüğünde anlarsın ve o’dur. Bin yıldır tanıyorsundur. Diğer hiç kimsenin anlamı yoktur. O vardır ve birde diğer insanlar vardır. Hatta cinsiyet ayrımın yok olur ve sadece sevdiğin insan karşı cinstir. Ondan daha muhteşem bir varlık görmeye çalışırsın fakat yoktur. Yolda hiç tanımadığın birisini kolundan tutup aşık olduğunu söylemek istersin. Masanda geçmişte yaşadığın hiç bir birliktelikten eser kalmaz.

Kitapta da bir aşk var evet. Birde şunu anlayamıyorum; kitap yazıyorum diyorum “aşk kitabımı” diye karşılığında bir cevap geliyor. Hayır aşk kitabı değil =) İçinde aşk olan, bilim kurgu tarzında “herşey” kitabı =)

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Paylaşın

By Categories: Genel0 CommentsViews: 30

Katılın

Makalelerden Haberdar Olun…