Bir süre önce â€Bir Devlet Ütopyası†yazım ile düşüncelerimdeki devlet ve devlet içerisindeki kurumlar hakkında fikirlerimi yazmıştım. Girişini yapmış oldugum yazı dizisinde devlet’in en kücük yapı taşı olan aile kurumunun en ideal şekilde olması için gerekli olan düşüncelerimi yazagım. Bu yazıdaki hiç bir kuram denenme yanılma ile yapılmamış ve kimseden esinlenilmemiştir. Tamamen benim düşüncelerimden oluşan bilgilerdir, rahatsızlık ve tasvip etmediginiz noktaları kendinize saklamanızı isterim. Aile yetiştirmesi konusunda bir film projem’de var, fakat sadece konu aklımda var daha yazmayı düşündügüm film senaryosunun izleyen insanlara aşılayacagı felsefeyi tam anlamı ile bulmuş degilim.
Yaşadıgımız dünyanın gizemini cözmüş insanlar nedense dünyadan en az zevk alan insanlar olmuştur. Sanırım dünyanın ne kadar boş oldugunu anlamaları onları basit eglence kaynaklarından kendilerini somutlamalarına neden oldu. Orta cagda bir cok filozof devlet yönetimi konusunda her zaman otoritenin karşısında olup hiç bir dönem dogrulara degil yanlışlara bakmışlar ve düşüncelerini ve eleştirilerini yanlışlar üzerine bulundukları toprakların sahibi olan devlete ve devletin yanlış gördükleri kurallarına karşı tutum içerisinde oldular. Zamanında o insanları anlayan pek fazla insan oldugu söylenemez ama bulundukları zaman tarih olduktan sonra kendisinden sonra gelenler aslında o kişinin dogru söylediginin farkına varmışlardır. Bir çok filozof düşünce-i ruh’un varlıgını idrak edemeyip evrenin varlıgını gözle gördükleri şeylerden oluştugunu söylemiş. Mesela kimi filozof dünyanın temelinin su oldugunu söylerken kimi filozofta topraktan oluştugunu söylemiş. Bu tarz yorum getiren filozofların yaşadıkları cevrelerinde etkisi hayli yüksek olmuştur.
Dünyanın her döneminde bilgi cok kutsal olup bilgi taşıyanlara büyük önem ve saygı gösterilmiş. Her ne kadar günümüzde bilgiye ulaşmak cok kolay olsada maalesef eglence sektörü bilgiden hayli yüksek seviyede. Özellikle ülkemizde bilgiyi avuclaması gereken kesimnde eglence sektöründen faydalanmak istemesi bilge insandır diyebilecegimiz insan sayısını hayli azaltmıştır.
Aile kurumu devlet içerisinde en önemli kurumdur ve bu kuruma nedeni bilinmez bir şekilde hiç bir yetiştirme kurumu yoktur. Devlet içerisinde devlet â€aile†dersini her bireye vermek mecburiyetindedir. Bu egitimin genel içerigi cocuk yetiştirimi olup agırlık olarak ahlak felsefesinin temelini aktarmak olur. Aklımda sizlere aktarmak istedigimi cok şey var fakat haldır hüldür mevzuya girmek istemiyorum. Şimdi bi sigara yakayım. Unutulmamalıki dünyaya gelirken kimseye ne olmak istedigi sorulmamıştır ve dünyanın devamı içinde birinin baba birinin cocuk olması gerekmektedir. Kısaca kendi babanın’da babası veya annesi olabilirdin, her birey kısaca ilk önce kendisinden sorumludur ata ve cocuk sorumlulugu kendine karşı olan sorumluluklarından sonra gelmektedir. Eğer benim gibi sigara içiyorsan sigarayı bırakmadan cocuguna sigara içme diyemezsin. Ve dememende gereklidir cünkü kendi yapmadıgın birşeyi cocuguna söyledigin anda cocugun yasakların cekiciliginden dolayı ve senin içiyor olmandan dolayı o sigaraya bir şekilde başlayacaktır. Kısaca cocugunda düzeltmek istedigin birşey oldugunda bunu ilk önce kendinde düzeltmelisin.
Her anne ve baba kendi içerisinde eksikliklerini giderdikten sonra kendi cocuklarına ve cevresine örnek teşkil olabilir. Bu konuda devletimiz ahlak felsefesinin özünü insanlara iyice aktarabilmesi gerekir. Anne ve baba yeterli miktarda örnek teşkil edeilcek kapasitede ebebeyn oldugu zaman cocuklarına şunu aşılayabilmesi gerekir. Şimdi örnek vererek acıklayayım dün ziraat bankasında para cekmek için koltugumda otururken 4-5 yaşlarında iki cocuk kendi annelerinin yanında bekliyorlardı. Kız olan ordan oraya zıplıyor, insanlarla konuşmaya calışıyor ve devamlı ortalarda geziyordu. Erkek ise annesine bak kıza neler yapıyo diyerek kızın yaptıklarına korkarak bakıyodu. O iki cocuk arasında şunu gördüm sanırım kız cocugu hayli özgüven içinde yetiştirilmiş ve ailesinden baskı görmemişti. Ama erkek cocuk yaptıgı en kücük harakette bile ailesinden tepki görmüş kendine olan güveni bitmişt, ne atılımcılık nede özgüven kalmıştı. Ailesinin yapmış oldugu baskı sonucu ailesinden verilen emir haricinde pek birşey yapamıyacak konumdaydı kısaca yetişkin konumuna geldiginde bir ameleden fazlası olamazdı. İki aile ve iki cocuk biri baskı ile yetiştirilmiş biride serbest yetişmiş ve ikisininde 3 ila 10 yaş arasında kişilik oluşma döneminde, kişilikleri bazı tahribatlar almış durumda. Aile içerisinde ebeveynler şuna cok dikkat etmeleri gerekiyor. Mesela cocugunuz 3 yaşında ve merdivenden inmek istiyor siz onun düşecegini buna gücü olmadıgını söylerseniz gelecek dönemlerde o cocuk atılımcı olamaz ticari zekası atılımcı ruhunu kaybeder. Bu tarz yetiştirilmiş bireyler ülke ekonomosine ancak birer amele olarak görev alabilirler. Bunun için anlamaz dediginiz dönemlerde cocuklarınızla sanki kendi yaşıtınızda biriyle konuşur gibi konuşmanız ve ona özgüven aşılamanız gerekir tabi bunları yaparkende istediginiz şeyler yaptıgınız şeyler olduguna dikkat etmeniz gerekir. Kesinlikle cocugunuzdan yapmadıgınız birşeyi istemeyin bu ancak cocugunuzun gözünde sizi düşürür.
İsteklerinin yapılması insanları kesinlikle mutlu etmez, insanlar büyük bir istek üzerinde ortak haraket etmek zorundadır. O büyük istek gercekleşmesi ne kadar zor ise, o istek üzerinde haraket etmesi o kadar zevkli olur. Bu nedenden ötürü çeşitli ideolojiler dogmuş ve insanlar topluluklar halinde o ideoloji peşinde koşarak dünyadan zevk almaya calışmışlardır. Ülke ve millet için çalışıyoruz perdesiyle aslında kendilerinin daha mutlu olabilmesi için ugraş verilmiştir. Bu durumda kimseyi aslında suclamıyorum. Fakat iki zıt grup ile en iyiye ulaşılamaz  – | + ( eksi | artı ) ‘yı yok eder. Bunun için ülke içerisindeki ideolojik düşünceler yok edilip, tek bir ideoloji düşünen her beyine aşılanması gerekli. O ideolojide ancak ülkemizi en iyi seviye cıkartmak olmalıdır. Şu olabilir bir ideolojiye baglı çeşitli kollar olabilir. Kimisi yurtdışında inşaat sektöründe çalışırken kimiside yurtdışında okullar acabilir. Ama her kol asıl saf ve temiz ideolojiye hizmet etmelidir. Bu her Türk vatandaşının hayattan daha haz alabilmesi ve buldugu bu dünyayı cocuklarına daha iyi bırakması için gereklidir.
Ülkemizde ideolojiler her gün birbirinden daha da fazla zıtlaşırken bu zıtlaşmada krallıgını ilan edenler bu işten gayet memnun durumdalar. Fakat bir cogunun bu ülke çin calıştıgına inanmıyorum, Osmanlı döneminde sadece bir kral vardı şimdi binlerce kral oluştu allah aşkına söyleyin ne degişti. Atatürk’ün kurmuş oldugu şu devletimizi dahada zıt gruplara itmekten başka birşey yapmadık. Atatürk’ün ilkeleri için ugraş verdigini söyleyen ve Atatürk’ü anlamayan milyonlarca insan yıgınıyız. Bir birey bir ideolojiye asla körü körüne baglanmamalıdır. İdeolojiler kurulma dönemlerine göre incelenip zamana göre şekil degiştirmelidir.
Laik bir ülke ve demokrasinin en iyi şekilde olmasada iyi bir şekilde işledigi bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülke için her birey vergisini kuruşuna kadar vermelidir. Bu olay devlet millet olayından farklı olarak mahşer hesap yani nefsi kurtarmak içinde yapılmalıdır. Ülke içersinde devlet organizması laik olup her birey en iyi şekilde bir dine mensup olması gerekmektedir. Dini olmayan bir bireyin hiç bir şeye faydası olamaz ve enerjisi ancak bitmeye mahkumdur. Her ebeveyn cocuklarını dini konularda hangi dine mensupsa artık o din konularında yetiştirmesi gerekmektedir. Dünyanın yönetimini osmanlıdan devir alan amerika’da bu konu aşırı derecede önem teşkil ederken, ülkemizde inandıgı dinin emirlerini yapan insanlar toplum içinde dışlanması garipsenecek bir durum. Bu bulundugu dinin görevlerini yerine getiren bireyin devlet içerisinden dışlanması o ülke için yapılacak en zararlı haraket olur. Eğer toplum içerisinde din konuları tamamen algılanamaz durumda olursa haram, helal gibi kavramlar da yok olmuş olacak. Bu tarz bireylerden her türlü haraket beklenir. Kendi dinine tam olarak idrak olmayan bireyler devlet organlarında hiç bir şekilde görev almamalı ve verilen görevler alınması gerekmektedir. Kendi dinine sorumluluklarını yapmayan bir birey ülkesine hiç bir faydası olamaz ancak el altından haram paranın peşinde koşup nefis ve şeytan kandırmacasında döner durur. Ülkemizde aile kurumu bu konuda bilgilendirilip yetiştirilecek cocuga dini bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Bu konuda ülkemizin zayıf olmasının nedeni biraz size garip gelsede nedeni şudur.
Olayları sıfır noktasına cektigimiz bazı şeylerin gizemini bize acıklayacaktır. Sıfır noktasındayız şu an ve ülkemiz ne yazıkki vergi kacırıyor, ülkeyi sömürüyor, rüşvet alıyor, hırsızlık yapıyor vs bunlar cok fazla var. Nedeni gayet basit, nefisler yetiştirilmiyor dini konularda cok cahil bir toplumuz. İlim ve bilim konularında kendimizi yetiştirirken kişilik konusunda hayli zayıf kaldık. Aslında ilim ve bilim kişilikten sonra gelecek olan devredir. Ülkemiz yetiştirilememiş müslümanlarla dolu ve her nefis ham bir şekilde egitilmemişÂ şekilde duruyor. Evet her müslüman bilirki şeytan’ın tek dostu müslümanlardır. Bir cogumuzu hristiyan yapamadı o da bizim sevaplarımızı kırpmaya calışıyor. Bunun için egitilmemiş nefisleri hırsızlık gibi konularda cok cabuk kandırabiliyor.
Kısaca topluyacak olursak, her ebebeyn cocuklarına örnek teşkil etmeli ve kişilik oluşumunda cesaretlendirici eylemler yapmalıdır. İyi birer müslüman olarak yetiştirmeli, arkadaşı gibi konuşmalı ve sosyalleşme sürecinde toplum içerisinde bir konuda en iyilere getirmeli. Bir ideolojiye yaklaştırmamalı tek ideoloji oldugunu belirtmeli oda bu ülke ve bu ülke için çalışmak oldugunu aktarmalıdır. Her anne baba kendisine karşı sorumluluklarını getirdikten sonra cocuk egitime başlamalı yapmadıkları şeyleri cocuklarından istememelidir.