Günler günleri hayat hayatı kovalıyor. Güneş bir doguyor bir batıyor hemde sessizce. Zaten anlamadığım noktalardan biriside budur; Güneş ışık ve ısı verirken yani 2 duyu organımıza hitap ederken niçin hiç ses vermiyor veya bir koku. Her neyse yaşadıkça yaşıyoruz ve hala yaşlanmadık.
Konumuz aşk mı? Maalesef aşk. ( Sıktın Artık )
Dağ taş beyhude şu bensiz topraklarda,
Öz söz yanlız benim muhteşem dünyamda.
Sen aşk karışık yahu karma karışık,
Sen yanlız ben yanlız biz işte bu kadarız.
2 gün sonra gizemli yolculuğun sonuna varmış olacağım. Hırçın dünya da ki insanlar savaşına tekrar “bende varım” diyip kolları sıvıyacağım. Gülleri özledim. Yagmur hafifti hava sanki karanlık, aslında biz temmuzdayız. Güneş bulutların arasında bulut küresel ısınmanın arasında, küresel ısınmada benim olan aşk acısının arasından kendini göstermeye çalışıyor.
Yürümek zor. Elimde ağır bir ben kadar dert. Yürüyorum seslerin mekanına. Noktalara boğuyorum yazıyı. Anlaki o kadarım. O sessiz kadife gün ışıgına yürüdüm. Bulutlar ağladı işte güneş şimdi parladı. Aşkı yarıladık/yaraladık.
Noktalara boğuyorum yazıyı. Yeter. İnsanların içinde kaybolmak istiyorum. Şu içimde ki güneş kadar sesli çıglıgı duymaya çalışıyorum. Ancak acısını hissediyorum. Sonra ne oldu? Hangisiydi?
Kaç kız arkadaşım oldu yahu?
Yetmedi. Duygusalız ya her halde testimizde bu oldu. Senin için değilim. Neden insanlar şarkı söyler ki çok saçma. Dans etmek aman Allah’ım tamamen saçmalık. Çok Basit. İnsancıl. Koş Koş Koş
Biliyorum.
İstanbul sıcak.