Sanat konusuna giriş yapmadan önce sanatın eğitim ve öğretim ile ilgili olan etkileşiminden bahsedelim istiyorum. Bir süredir okuduğum bir kaç farklı kaynaktanda öğrendiğim bilgilere göre bir derleme yazısı olacak. Sanata olan merakım son dönemlerde önemli derecede arttı ve daha fazla şey öğrenmek hissiyatindeyim.

Eğitim insanın dünyaya ilk geldiği andan son dakikasına kadar sürecek ve hayatının her devresinde olan olgulardan birisidir. Eğitimde insanlar belli amaçlara göre yetiştirilir. İlk öğretmeni olan anne ve babasından sonra çevre ile yoğun etkileşim içerisine girerek eğitim sürecinide hızlandırır.

Temel sanat eğitimi genel anlamda deneysel olarak düşünülmektedir. Bir sistem olarak algılamave düşünme ürünlerini yansıtma yetisini kapsar, amaçlar.

Sanat Eğitiminin Amaçları

“Sanat eğitimi, görsel düşünme eğitimidir” diye de tanımlana bilir. Bu düşünce biçiminin aktarılması için bir dil gereklidir. Tıpkı yüzyıllar öncesinin mağara adamının konuşma dili yanın da çizgiyi bir dil olarak kullanması ve daha sonra renk ve diğer elemanların bu dile eşlik etmesi gibi. Bu nedenle birey duygu ve düşüncelerini aktarabileceği ikinci bir dile ihtiyaç duymuştur.

Günümüzde sanat eğitiminin birincil ve temel amacı, “Çizgi, renk vb. diğer sanatsal ögelerle bir dil oluşturabilme”dir.

Sanat eğitiminin amaçları bireyin ve toplumun ihtiyaçlarına göre tespit edilmelidir. Disiplin olarak sanat eğitimi bireyin gelişim sürecini çok boyutlu olarak etkiler, bu nedenle amaçlar gruplandırılarak ifade edilebilir.

Sanat Eğitiminde Çalışma Alanları

Toplumdaki bireylerin gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmesi, iyi yetişmiş sanat eğitimcileri kadar iyi hazırlanmış sanat eğitimi programlarına da bağlıdır. Bireyin yaratıcı gücünün geliştirilmesinde sanat eğitimi uygulamaları ve sanat eğitimcisinin rolü yadsınamaz. Ancak uygulanan program da sanat eğitimcisi kadar önemlidir. İyi bir sanat eğitimi programı çalışma alanlarının çeşitlendirilmesi ile değer kazanır. Tek düze malzeme ve teknikle planlanan çalışma programları sanatın doğasına ve yaratıcılık eğitimine aykırı olduğu gibi öğrencilerde de bıkkınlık yaratabilir. Bu nedenle yaş grubu özellikleri dikkate alınarak önceden belirlenen hedefler doğrultusunda hazırlanan eğitim durumları, sanat eğitimcilerine olduğu kadar sınıf öğretmenleri hatta anne ve babalara da rehberlik yapabilir.
Aslında alan bilgisi iyi olan, çocuğu yaş grubu özellikleriyle iyi tanıyan her eğitimcinin kendi yaratıcılığını kullanarak uygulayacağı yöntemler elbette ki çok değerlidir ve her sanat eğitimcisinin kendine özgü yöntemleri olması doğaldır. Ancak çalışma alanları açısından her sanat eğitimcisi programını aşağıda ifade ettiğimiz gibi üç ana başlıkla ele alıp olanakları ölçüsünde tüm yaratıcılığını kullanarak programını zenginleştirmek durumundadır. Bunlar;

  •  İki boyutlu çalışma alanları
  • Çizgi çalışmaları (kurşun kalem, pastel, tebeşir, gazlı kalem, çöp mürekkep, kağıt vb. malzeme ile)
  •  Üç boyutlu çalışma alanları
  • Yoğrumsal maddeler ile yapılan serbest biçimlendirme çalışmaları (kil, kağıt hamuru, plastisin vb. ile)
  • Yapısal çalışmalar (ahşap, metal, mukavva, her çeşit kağıt, atık malzemeler, tekstil atıkları ve diğer sanayi atıkları vb. ile.) Not:Bu çalışmalara ışık, ses, hareket verecek düzenlemeler eşlik edebilir.
  • Sanat eseri inceleme çalışmaları (ülkemizde ilk ve orta öğretim kurumlarında hemen hemen hiçbir okulda yapılmayan ancak yapılması gerekli olan çalışmalar.

Toplumdaki bireylerin beğenisini geliştirmek istiyorsak onları küçük yaştan itibaren sanat eserleriyle karşı karşıya getirmek ve onların bu eserlerden tat almasını sağlamak durumundayız.

Aksi halde tekdüze olarak uygulanan programlar bireyin gelişmesine bir katkı sağlamadığı gibi onları monotonluğa iterek konudan uzaklaşmalarına da neden olabilir. Öğrencide daha öncesi yanlış uygulamalarla oluşan isteksizliği yok etmek, dersi ilginç hale getirip, vazgeçilmez bir ders havasına dönüştürmek sanat eğitimcisinin kendi kontrolündedir. Bu konudaki başarısı ise göstereceği çabaya bağlı olarak artabilir. Geçmişten günümüze sanat eğitimi tarihi incelendiğinde yöntemlerde farklı yaklaşımlar olduğu hemen dikkati çeker. Bu yazımız daha çok ilkokul öğretmenleri ve anne-babalara hitap edeceğinden bir-iki örnek vermek yararlı olacaktır. Örneğin 1938 yılında Osborn’un örgütlü fikir üretme yöntemleri üzerindeki çalışmaları geliştirilerek “Beyin Fırtınası Yöntemi” (Brainstorming) diye adlandırılmış ve günümüze kadar pek çok ~sanat eğitimcisi tarafından yaratıcılık eğitiminde başarı ile uygulanmıştır. Bu yöntemde yoğun olarak art arda sorulan sorular bireyi çok boyutlu düşünmeye yönelterek, beraberinde fikir üretme ve öneri sunma davranışlarını geliştirip yaratıcı süreçte daha etkin bir rol üstlenmelerini sağlamaktadır. Ayrıca yoğun olarak sorulan sorular bireyin daha sonraki yaşantılarında bakma, baktığını görme ve algılama süreçlerini daha etkili kılmıştır. Bu yolla birey senteze daha kolay ulaşabilmektedir. Bu tür yaşantı zenginlikleri ise bireylerin yaratıcı güçlerini geliştirmede önemli katkılar sağlamıştır.

Öte yandan çevre koşulları ve bireysel farklılıklar dikkate alınarak yapılan çalışmalar tüm disiplinlerde iyi sonuçlar vermektedir. Kısıtlı malzeme, olumsuz ortam sanat eğitimcisini etkilememektedir. Sanat eğitimcisi yoktan var edendir. Karşılaştığı problemleri yaratıcılığını kullanarak çözümleyebilendir. Özellikle Türkiye koşulları düşünüldüğünde; Amerika’da Modern Sanatlar Müzesi’nde Victor D’Amıco ve Arlette Buchman’ın 4-14 yaş grubundaki çocuklara uyguladığı aşağıda açıklanan düzenleme çalışmaları (Assemblage) Türk sanat eğitimcilerine önerilebilir. Çünkü bu tür çalışmalar her koşulda her çevrede uygulanabilir ve üç boyutlu biçimlendirme çalışmaları kapsamında programa alınabilir özellikleri içermektedir. Assemblage çalışmalarında doğadan toplanabilen materyaller ve üretim ile elde edilen malzemeler çalışmanın araç ve gereçlerini oluşturmaktadır. Bunların bir kısmı sanat olayı için üretilen boyalar, killer, kağıtlar vb. olup diğerleri ise; makine parçaları, cam-seramik kırıkları, yiyecek ambalajları ve atılan diğer ambalaj artıkları v.b. malzemelerdir. Türkiye şartlarına göre düşünüldüğünde bölgesel farklılıklara göre her yörenin kendine özgü doğası ve onlara ilişkin artıklar (deniz kabukları, taş, kum, aşınmış ağaç parçaları vb. ormanlık bölgelerde ağaç, yaprak vb. sanayi bölgelerinde ise sanayi artıkları) evde annesi, okulda öğretmenlerinin yönlendirmeleriyle toplanabilir. Bu arayışa giren birey kendisi için gerekli malzemeyi toplama arayışını sürdürürken çevresindeki tüm nesneleri olayları farklı bir gözle algılar yeni keşiflerde bulunarak nesnelerin özelliklerinin farkına varır ve bulduğu tüm nesneleri yeniden düzenleyerek özgün bir tarzda üretime geçer. Yaratıcılık için son derece etkin bir çalışma ortamına çekilen çocuk bu yolla nesneler arasındaki ilişkilerin de farkına varır. Kullandıkları malzemelerin görsel ve dokunsal yanları ile duyarlılıklarını geliştirir. Ayrıca bu yolla çocuklar gözlem yapma, algılama süreçlerini yaşayarak yaşantı zenginliğine ulaşırlar. Görülüyor ki bu tür çalışmalar (Asemblage’ler) bireyin çevresini keşfetmesinde ve yaratıcılığını geliştirmesinde yeni yollar önermektedir.

Sanat Eğitiminde Öğretim Yöntemleri

Sanat eğitiminde öğretim yöntemlerine bir kaç farklı kaynaktan alıntı yaparak açıklama yapacak olursak şu şekilde notlar düşmüşler.

Geçmişten günümüze sanat eğitimi tarihinde uygulanan yöntemler şu şekilde özetlenebilir; Çocuk Merkezci Yaklaşım; küçük çocuğun kendi kendini düzenleyen özgür bir ortamda dinamik bir sistem içinde sanat öğrenmesidir. Bunun için önce yaygın bir programla, bol araç ve gereç ile ve özgür ortamda yüreklendirilmesi gerekir. Görsel Algının Geliştirilmesi, görmeyi öğrenmeyi amaçlar. Algılamada Gelişme; uygulamalı Etkinliklerle Öğrenilmeli; Çocuğun doğal büyümesine bağlı olarak görsel algısı da gelişir. Algısal Gelişme öğretimle de gerçekleşir. Bilişsel, Duyuşsal ve Devinişsel boyutta amaçlanan davranışlar geliştirilmelidir. Disiplin Merkezci Yaklaşım; görsel sanat alanı ile bilgili her türlü bilgi, beceri, değer öğretim yolu ile öğrenciye kazandırılır. Bu görüşün ön gördüğü öğretim yolları ile sanat eğitiminde derinleşmeye gidilebilir. Deneysel Yaklaşım; çocukların kendi başlarına çeşitli gereçlerle deney yapmalarını, sanatsal süreci yaşamalarını estetik ve sanatsal gelişmede temel almaktadır. Bu yaklaşım “bırakınız yapsınlar” anlayışına dönüştürülmedikçe derslerde okullarda diğer yaklaşımlarla birlikte uygulanabilir (Kırışoğlu 1991, 250-253).

Bütün bu yöntemlerin uygulanabilmesi için; deneyimler, birikimler, donanımlı ortam ve özgür ortam diye belirlenen ön koşulların sağlanması gerekmektedir. Deneyimler, Birikimler: Sanat eğitimcinin alanında çok iyi yetişmiş olması başarıyı önemli ölçüde etkilemektedir. Donanımlı Ortam: Binanın elverişliği, araç, gereç, teknik ve teknolojik olanakların sağlanması sanatsal yaratmayı olumlu ölçüde etkileyen faktörlerdir. Özgür Ortam: Ancak her çeşit olasılığı araştırmaya imkan tanıyan, her çeşit düşünme biçimine olanak veren, eleştiriye açık özgür bir ortamda, özgür yaratma gerçekleşebilir (Etike 1995, 25-26).

Sanat Eğitimi Sorunları

Ülkemizde sanat dendiği zaman hemen herkes bir özlü söz hatırlar ve nerdeyse herkes sanatı anlayan destekleyen tavırlara girerler. Tamamen kulaktan dolma ve lafın gelişi tavırlarla sanata destek verilmeye çalışılır. Tabi hepsi sözde destekler. İşin özüne inildiğinde, Eğitim sistemimiz içinde önemli bir yere sahip olması gereken sanat ve Sanat Eğitimine, ne yazık ki bırakın destek olmayı, engel olmak veya yok saymak için başta yetkiye sahip kişiler adeta çaba sarfeder duruma gelmişlerdir. İsteyen üzerine alınsa da oklu yöneticilerinden başlayan bu yok sayma veya formaliteden öteye nadir geçen uygulamaların eğitim sisteminin en başındaki mercilere kadar uzanması toplum adına gelecekte kültür fukaralığının sinyallerini vermektedir.

İlk ve orta öğrenimde sanat eğitimi branşındaki öğretmenlerin çaresiz durumlarına Milli Eğitim Bakanlığıâ??nın dikkatini çekmeye çalışan bazı öğretmenler bir araya gelip bir rapor hazırladılar. Isparta da görev yapan Resim Öğretmenleri Türkiye genelindeki Resim öğretmenlerin ortak sorunlarını tespit ederek hazırladıkları raporu gereken yerlere ulaştırmaya çalışıyorlar.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Görsel Sanatlar Eğitiminde hedef ve amaçlarında yer alan; Sanat, bireysel açıdan duyguların, düşüncelerin, hayallerin, yaratıcı çabaların ve insanın kendini gerçekleştirmesinin bir aracı; toplumları kaynaştırmada bütünleyici yönü ile önemli bir toplumsal kültür dinamiğidir. Sanat eğitimi, bireye çağdaş yaşama ve özgür düşünme imkanı kazandırır. Toplum için birbirini anlayan, eleştiren ve saygı duyan insanların yetiştirilmesine fırsat sağlar. Sanat, yaşama özgün biçimler verir. Sanata ve sanatçıya olan ilgilerini artırır, kültürümüzü küçük yaşlardan itibaren gençlerimize aktarmayı sağlar. Kültürlerin anlaşılmasının önemini, kendi kültürümüze sahip çıkma, onu yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarmada etkin bir rol üstlenir. Bu açıdan, görsel sanatlar eğitimi, eğitimin her basamağında herkes için gereklidir. Çünkü nitelikli bir sanat eğitimi çağdaş dünyada var olma şartlarından biridir. Ancak sanat eğitiminin planlanmasında, yönetilmesinde ve uygulanmasında büyük sorunlarla karşılaşılmaktadır.

Word Dosyası ve Yazdırılabilir Haliyle Sanategitimi

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Paylaşın

By Categories: Genel0 CommentsViews: 59

Katılın

Makalelerden Haberdar Olun…