Bu şekilde bir yazı yazmayalı uzun bir zaman olmuştu. Şimdi hiç tanımadığınız muhtemelen hiç tanıyamayacağınız birinden bahsetmek istiyorum. Mavi çiçekleri olan çınar gibiydi kendisi, gecenin kokusunu sever gündüzü özlerdi. Yağmuru sever fakat ıslanmayı sevmezdi. Hayat onu ne garip hale getirmişti, dünya sanki gerçek bir acımasızdı. Güneş henüz kadife perdelerin arasından kendisini gösteriyordu. Hesapsızca onun ince tenini okşuyor oynaşıyordu, sanki o sevdiğiydi. Dışarısı kalabalık ve anlamsızdı zaten kendi dünyası hemen yanındaydı, o bu şekilde mutluydu. Güneş okşanmaktan yorulmuş artık sarı ellerini ıssız dağlara götürmüştü, daha bir uzaklarındı artık.

papatya

Uzakları ve gökyüzünü severdi hatta uzak olduğu için gökyüzünü, gökyüzü mavi olduğu için maviyi severdi. Aslında kendisi maviyi ne kadar severdi bilinmez ama Mavi onu çok severdi. Burada bir iltifat vardı ve onu gören anlardı. Sonucu biliyorum oraya gidelim.

Çok fazla iltifatı hak edecek bir yapıya kendisini koyamazdı. Nitekim kendisi bir kişide değildi. Duruma göre değişir bazen hüzünlenir bazen gülerdi ama farklı farklı hüzünlenir ve gülerdi. İnsanlara ne garip bakardı, sanki “-herkes insan o zaman ben insan değilim” der gibiydi. Aynaya bile bakışı farklıydı gözleri buğulu, değişken, sessizdi. Dokunsalar sinesine ne sırları çıkardı ya da sırları sinesi olurdu.

Kendisi aşıktı film kahramanı gibiydi belki de çizgi film kahramanı. Masada aşk varsa işte o zaman renklenir, manolya kokusunu herkes verirdi. Sezmeyi bilmeyen bile sezer, hissederdi. Uzaklara sanki o yüzden aşık, hatta aşık olmaya o var diye aşıktı. Bilse de sevdiğine hiç kavuşamayacağını, güzeldi varlığı, işte buna da değerdi acısı. Tadını çıkartarak yaşardı açısını en ağırından yokluğun ve varlığını.

Karanlık bir rüyadan henüz uyanmış gibiydi, gündüzü ve gündüzleri sadece geceleri yaşamak ve geceleri olduğu için severdi. Bazen nazlı nazlı sıkılırdı işini çok iyi bilirdi. O aslında kendisini kendi yalnızlığına gömmüştü. Geçmişine dönüp baktığında geçmişim o karelerinden pek haz aldığını kimse iddaa edemezdi. O karelerde ki başrol oyuncularının yerine sahte, asılsız ve düzmece insanları koymuştu. Bu ne kadar vefasız olduğunu gösteren ne garip bir olguydu. Nitekim hakka olan vefasızlığa sahip birinden kula olan vefasızlığı beklemek çok garipte olmazdı. Sanki gerçekten kendisinindi gözleri, elleri, belleri sanki gerçekten kendisinindi aşkı, sevgisi, şiirleri, ilmi biliyorum değildi hiç birisi.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Paylaşın

By Categories: Genel0 CommentsViews: 68

Katılın

Makalelerden Haberdar Olun…