Sigaranın bir azaldığı bir çogaldı günlerden bir gündeyim. Azaltmayı yogun olarak düşündüğüm süreçlerde periyodik olarak bazen 3 saat çok az için aynı limitte sigarayı yarım saatte içtiğim zamanlar oluyor. Her baharın bir ilki ve sonu olması gibi bazı duygu ve düşüncelerinde ilki  ve sonu oluyor. Yıllar önce yaptığım veya önceliğim olan şeylerin şimdi nasıl derin anlamsızlıklar taşıdığını görmek bugün benim için derin anlamları olan şeylerin gelecekte nasıl olacağı konusunda da meraklarda bırakıyor. Beyoğlu’nun o kalabalık yapısında şu “İstanbul’da olma” duygusunu yaşamamla beraber bu duygunun ne kadar gıcık olduğunu yogun derecede anladım. Eskilerde İstanbul’dan başka yerde yaşayamam derken “Beyoğlun”da ki ilk dakikalarım beni aşırı derecede bogdu. Bir anda oradaki herkes kadar o sokakta yürüyen bir herkestim. Beni o an mutlu eden tek durumda herkes olmanın lezzetiydi.

Yağmur yağmaya çalışırken Fox TV’nin sabah ekranlara getirdiği “Su Gibi” programını izlemek zorunda kalmıştım. Nitekim gündüz saatlerinde otobüste  o saat diliminde bütün kanallarda çöpçatan yayınları yapılmaktaydı. O programda izlediğimde gördüğüm iki gençi karşımda görüncede bir anda şaşırmıştım. Ben normalde hiç TV seyretmem ya da çok çok az seyrederim lügatı ile eşleşir. Bunun neden bu kadar az seyrettiğim konusunda da kendime hak verdim.

Sarı ve Kırmızı

İsimsiz romanın, isimsiz başrol oyuncusuydu. Oynadığı hayat oyununda kendi rolünü gerçekleştirip ardından gerçeklere dönmek için sabırsızlıkla bekliyordu. Herkesten çok daha fazlasıyla 5 yıl sonra hangi konumda olacağınıda merak ediyordu. Gözleri, elleri, kalbi ve hatta bakışları bile kendine ait olmadığını biliyordu ve birisine veremiyordu. Doğduğu gün sanki mühür atılmıştı ve sadece yaşıyordu. Ellerini ne kadarda çok seveceği adama vermek isterdi.

Bakışlarını kaçırmaktan bıkmış, her zaman yukarıdan bir ses-seda’nın kendisine yol göstermesine alışmıştı. Yollar en güzel haliyle bile yeterince şiddetli tehlikeliydi. Sarı olan varlığı kırmızılar içerisinde varlığına devam ederdi. Masun bakışlı olmak birine bu kadar çok yakışırdı.

Gözlerine Kim Vurdu Mühürü?

Yeni dünyanın yüzyıllık derdini taşırdı,
Çözümü bulan birileri var mıydı?
Gönlü elem içerisinde taşardı,
Gözyaşları işte o zaman anlamlıydı.

Sinesine gömülü olan kaderleri
Tahirin derdi değil varlık derdi
Yaraları, kederleri, sensizliği acıtıyor yerleri
Gökyüzü tüm şiirlerini yarabereye serdi

Mühürlüye İthafen

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Paylaşın

By Categories: Genel, İstanbul0 CommentsViews: 61

Katılın

Makalelerden Haberdar Olun…