Zamanın yolculuğunda insanlar bazen farklı hayatlar içerisinde kendisini bulabiliyor. Bir günün diğer günden, diğer günün ondan sonra ki günden temelden farkının olmadığı günlerde bir gündeyiz. Tatil Panosu‘nun güzel gidiyor olması, düşünce sisteminin önemli bir kısmını kaplamasına neden oluyor. Turizm ve Eğitim alanındaki ilerlemeler yüzünden şu an sevdiğim bir çok çalışmadan çekilmek zorunda kaldım. Bu durumdan bu an için asla şikayetçi değilim, nitekim zaman şu aralar fazlaca değerli.

Uykusuzluk Çekmeyi Özlemek mi?

Yaklaşık 3 yıl önce yazmış olduğum bir yazıda “Uykusuzluk çekmeyi özlemiştim” dediğimi hatırlıyorum. Uzun süre, istediğim kadar uyuduğum ve kimsenin beni uyandırmadı, işte böyle bir zamandan bahsediyorum, şu an bu özlemim tamamen giderilmiş durumda. Bu zamandan sonra uykusuzluk çekmeyi özleyeceğimi de sanmıyorum. Fazlaca yoğun geçen süreçlerde neredeyse her gece saat 2’ye kadar çalışıyor ve gündüzleri de 3 farklı alanda çalışmalarda kendimi buluyorum. Eğitim alanı ise bu konuda ciddi derecede beni düşünce olarak yoruyor. Hemde tam sezona girerken ve her yer turizm kokarken bir şeyler öğrenmesi ne kadar zor oluyor.

Eğitime olan düşüncelerim her dönem artış içerisinde, kendimi eğitimci olarak görmek ve mesleğimin “öğretmen” olduğunu söylemek istediğim zamanlar oluyor. Fakat şu an kendimi “Turizm Yazarı” olarak tanıtıyorum, nitekim yazmış olduğum 1000’e yakın makaleyi on milyonlarca kişi tarafından okunması önemli bir etken. Öğretmenlik alanında yaptığım çalışmalar ise sadece düşünmekten ve projelerden ibaret. Hayata geçirilmiş veya üzerinde çalışma yapılmış bir ürün ortaya koyamadım.

ereglibatim

Kdz. Ereğli Güzel Sanatlar Lisesi

Türk Eğitim Sendikası tarafından anneler gününde, bazı okulları çiçekler dağıtıldı. Bu çiçeklerin dağıtımı sırasında Kdz. Ereğli’de bulunan bir çok ilköğretim ve orta öğretim okullarını gezme fırsatı da edindim. İlköğretim okulları arasında Ahmet Oğuz İlköğretim okulunun düzeni de beni gerçekten etkilemişti.

Kdz. Ereğli Güzel Sanatlar Lisesi’ne giriş yaptığımızda ise ilk adımımda düşünce iklimimi bir anda bir çok sektörle kesişmişti. Turizm, sanat ve film senaryomla ilgili düşüncelerde iken sanatın önemini düşündüm. Nitekim Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u feth eder etmez ülkenin en iyi sanatçılarını İstanbul’a getirtmişti. Neden böyle birşey yapmış olabilirdi? İstanbul ve Osmanlı için halkının sanata düşkün olmasının ne gibi önemi olabilirdi?

Fatih‘i anlamak?

Fatih bunu o zamanlarda anlamışken ben hala yeni tam olarak anladığım için kendi adıma üzüldüm. Fatih’in o zamanlardaki düşüncesini ise hala ülkemizin kullanamıyor olması ise kendi adıma üzüntümün katlarcasıyla ülke adına üzüntü içerisine girdim. Bu konuda ki düşünce gelişim aşamasında Antropoloji dersindeki “Kültür” konusununda etkisinin olduğunu belirtmem çok kolay olurdu. Fatih Osmanlı ve İstanbul’u sanat alanında ilerletme nedeni “Sanatın Diğer Ülkelere Etkisi” sebebiyettiyle yaptığını düşünüyorum. Yani yaptığımız sanatla diğer dünya ülkelerine sanatı pazarlamalı ve ülkemiz açısında kendilerine hoş bir düşünce iklimine sürüklemeliyiz. Sanat sadece güzeli sevip, hiç bir ideoloji içerisinde yer almaz. Fakat güzeli herkes sever, güzelliğin olduğu ve bunun sanat edasıyla yapıldığı yerleri ise insanlar daha çok severler. Çekim merkezi haline gelebilmek için sanatı kullanmamız şarttır. Ne kadar çok “Güzel” üretirsek o kadar çok güzel, ne kadar çok güzelsekte o kadar çok istenilen, başarılı bir ülke oluruz.

Şiir Yazmak – Türkçe Öğretimi

O Sabah güneş henüz kadife perdeleri ısıtmıyor, rüzgarsa ne sıcak nede soğuk esiyordu. Her saniye düşünülen ve yapılamayan olgulara gömülür ve bildiğimiz kara bir Karadeniz vardır. Herkesin benden bir şey isteyip bir şey beklediği ve o olguların hepsinde en ucuz uçak bileti verme konusunda düşünceler gömülmek her şeye farklı bir anlam taşıyordu. Bu şekilde ilerleyerek gün bir şekilde başarıyla öğlen olmuştu. Eskiden sevdiğim ve sevmediğim günler varken şimdi tüm günleri seviyorum diyebiliyordum. Pazartesini de aynı şekilde genele alınmış ve sevilen günlere dahil etmiştim.

O günün diğer günlerden farkı yaşanılıyor olmasıydı. Zamanın yetmediği günlerde birşeyler bekleyenlere cevaplarda ara ara düşünülmekteydi. Herkesin birşeyleri beklemesi ve çeşitli beklentilere girmesi ne kadar garipti, derken saat 1 olmuştu.

Çok değil 1 yıl sonra herkesi unutacağım diyor ve unutulmaması gerekenleri içimden tekrarlıyordum. Her girdiğim ortamda bu zamana kadar “Vizyon” sahibi kişileri tanımış ve dostluklarımı da onlarla kurmuşumdur. Bazen okul içerisinde vizyonsuz kişilerle konuşmakta beni fazlaca yormaktadır. Nitekim ben vizyon sahibi olanların kim olduğunuda okul içerisinde belirlemiştim.

Bir çok öğrenci ve öğretmeninde tarzlarını ve sisler içerisinde ki hedeflerini görebilmekteydim. Bu düşünceler arasında sigaranın çaydan önce bittiğini görmek beni derinden üzmüştü. İkinci sigarayı içmeyi düşünürken kendimi ders içerisinde buldum. Geçmiş dersteki sorunların konuşularak çözüleceğine kanaat getirilmiş bir durumdu. Nitekim bir ders öncesinde gelecek dersin nasıl geçeceğini merakla beklemiştim.

Hemen her hafta İstanbul’dan büyük bir firmadan aldığım iş teklifleri gelecek yaşantım adına “Özel Sektörde Sömürülmek” veya kendi iş yerim adına uğraşmak gibi konulara dalıp gidiyordum. Dersin konusu “Şiir” olunca bende pür dikkat o dakikalarda kesmeye başladım. Öğrenilebilecek ve gelecekte işime yarıyacak bir bilgili özenle seçme ve yerleştirme gayretinde idim. Ders ilerlerken herkesten şiir yazımı istenmişti. Bu durum çok garipti, nitekim her zaman yazdığım şiirlerle övünmüş ve insanlara bunu okutmuşumdur.

Konu ŞİİR başlanğıçıyla bir şiir yazmaktı. Şiir yazmak konusunda geliştirmiş olduğum yöntemi bu kez kullanamıyordum. Nitekim somut birşeyi soyut birşeyle eşler ve başından sonuna kadar içerisinde bir hikaye oluşmasını sağlardım. Bu kez elimde sadece “ŞİİR” vardı ve ben düşünceler içerisinde en güzelini seçmeye çalışıyordum. Şimdi konu ne olmalıydı? Aşk, arkadaşlık, iş, vatan millet bir konu olmalıydı öylesine bir şiir yazmak sadece kafiyeleri olan bir birinden kopuk 4 tane cümle mi yazmalıydım?

Yoğun düşünmek bazen istenmedik veya “-yahu şimdi neden hatırladım” denen düşünceye götürmüştü. Tamam şiirin konusu o olsun dedim ve kalemi elime alarak sadece yazdım.

Şarkılar şairle gül beste,
İstanbul sende, Ereğli bende.
İnmeli dertler sazın teline,
Resmeyle gel derdime resmeyle.

Sadece yazmak dediğim biraz fazla zaman almıştı. Nitekim İstanbul hatırasında ki o buse içerimde pek güzel bir fırtınayı da başlatmıştı. İşte yazdım bitti demem ise biraz sürmüştü.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Paylaşın

By Categories: Turizm0 CommentsViews: 29

Katılın

Makalelerden Haberdar Olun…