Dünyaya ilk geldigimiz zamandan itibaren bulundugumuz cevrenin ne oldugunu anlamaya calışmamız ve dünya üzerinde degişik denemeler yapmamız olasıdır. Mesela 5-6 yaşları civarında Dünyanın ne oldugunu anlıyamıyacagımızı anlamadıgımı zaman diliminde dünyanın sadece kendimiz oldugunu aslında o cevredeki herşey bizim için oldugunu sanırız. Hatta dünyanın gücünü sorgularız. Ben o yaşlarda gözümü kapattıgım anda dünyanın haraket etmedigini benim gözümü actıgım anda haraket ettigine inanırdım. Bir karıncayı alır bir noktaya bırakır gözümü bir süre kapatıp actıgımda karıncanın orada kalacagını sanırdım. Bunun gercek dışı oldugunu zamanla anladık tabi…

Sonra belli olan bir cizgi ve verilen bir cizelgede dünyanın lütüflarını yaşamaya başladık. Ergenliğe girmeyle düşünme güçümüzde sapmalar meydana gelmeye başladı oda bir süre sonra gecti tabi. Sonra insanın tarihinde olan şeyleri yaşama zamanı başladı ve okul, aile, annelik babalık görevi, iş, emeklilik ve azrail ile dostluk çalışmaları.

Eminim bir çok nefis Azrail ile dostluk çalışması içerisine girmemiştir. Zaten nasıl dost olacaksın ki o hep yogun =) saniyede dünya üzerinde kaç yüz kişi ölüyo ki o kadar işin arasında birde halkla ilişkiler mi yürütsün. Tabi oda haklı kendi capında ama dinlemesede bilmesede en azından böyle bir çalışma yapılarak o düşünce-i ruh ile bedenül et parcasını ayırma işinde daha nazik olmasını isteyebiliriz. Azrail ile ilğili bir film izlemiştim adını hatırlamaya calışıyorum ama hatırlıyamadım Brat Pitt oynuyodu filmde. Azrail rolunde nedense filmlerde felan hep Azrail’i kötü olarak tasvir ettiler ve bizim kafamızda Azrail dendigi anda nedense elinde böyle bir orak siyahlar içinde böyle garip bir mahlukat. Yok arkadaş benim için Azrail iyi birşey hatta benim tasvirimde böyle ”Elisha Curthbert” gibi =) Ama önemli olan Azrail’i sevmek değil önemli olan nokta burada ”Ölüm”den korkmamak ve ölüm’ü bir yokuluş gibi düşünmek Azrail’in eline oragı veriyor. Ben ölümü bu düşünce-i ruhun özgürlügüne kavuştugu an olarak görüyorum. Et parcasındaki hapsinden kurtulup arşu alaya tırmanış veya ölceni inanmayıp günü gün edenler için kömür misali olma anı.  Evet Azrail ile aslında dost olmadım ama beni duydugunu bilsem şöyle ucundan az yıkama yaglama cekerdim. Belkide şu an bu yazıyı okuyodur sinsi sinsi olm elime düşücen sen felan diye kıs kıs gülüyodur. ” Ama Azrail ben seni seviyorum bir tanecik Azrail’im benim ” En büyük melek Azrail diye bagırdıgımı hissediyosundur by Azrail, umarım nasibimde hayırlı bir ”son” vardır.

Neden Mecnun beşeri aşktan ilaşi aşka gectide Leyla gecemedi, Leyla Mecnundan daha mı az sevdi veya Leyla nasıl sevecegini bilmiyordu. Her Türk vatandaşı mutlak biliodur ”Leyla ile Mecnun”u, Mecnun o kadar cok sevmiş ki o kadar cok sevmiş ki ve o kadar cok acı cekmiş ki artık beşeri aşk kaldıramamış onu dünyayı sorgulamaya başladıgı anda aslında herşey’in ne kadar boş oldugunu anlayıp beşeri aşktan ilahi aşk’a geçiş yapmış. Her insanın dogasında gelen karşı çinse olan aşk duygusu aslında o duygu sahibinin degildir. Yani derlerdi ya Bu beden Allah tarafından bize emanet verildi. Evet bedenimiz gibi düşüncelerdeki duygularda bizim degil. Bir bayan’ı sevme duygusu anne babayı sevme duygusu bir cicege olan hisler vs  bunların hiç biri bizim degil. Bu cihanın sahibinin insanlıgın devamı ve dünya denemesinde soruların artması için doguştan gelen farklı özellikler katabilmek adına oluşturulmuş varoluştan gelen birşeyler. Yani Mecnun aslında Leyla’ya olan aşkının kendisinin olmadıgını anlamış ve o duyguyu ona verene verebilmek adına beşeri aşktan ilahi aşk’a geçiş yapmış.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Paylaşın

By Categories: Genel0 CommentsViews: 57

Katılın

Makalelerden Haberdar Olun…